Referandum Sonrası Siyaset

16 Nisan referandumu için 58 Milyon 366 Bin 647 seçmenin % 85.3'ü sandık başına gitmiş ve tercihini ortaya koymuştur.  Oylamanın sonlanmasından kısa bir süre sonra Yüksek Seçim Kurulu başkanı tarafından kamuoyuna yapılan açıklama nedeniyle, Türkiye seçim güvenliği ile ilgili yasadığı en ciddi tartışma ile karşı karşıya kalmıştır.  Bu tartışmaların ne yönde cereyan edeceği ve ne sonuca bağlanacağını şimdiden öngörmek mümkün değildir.  Ne var ki, Türkiye YSK başta olmak üzere, seçim sürecinin paydaşı olan tüm unsurların (sandık kurulları, parti müşahitleri, siyasi partiler ve diğer tüm kamu yetkilileri) zincirleme hataları neticesinde toplumun büyük bir kısımının zihninde, gelecekte yapılacak seçimlerin sıhhatine duyulan güven sarsılmıştır.


Değişen Sistem ve Etkileri

Referandumda evet çıkması sonucu Türkiye'de siyasetin tarzını ve kaynaklarını değiştirecek, köklü bir değişikliğin kabul edildiğini ve 2019 yılından itibaren yürürlükte olacağını unutmamak gerekir.  Bu değişiklik, alışıldık ve yerleşik siyaset tarzını göz önüne alınarak yapılan analizlerin, geleceğe dönük değerlendirmeler için eksik ve hatalı olmasına yol açacaktır.  

Seçim barajının indirileceği ve seçim sisteminin değiştirileceği bir süreçte, Hayır oyu veren seçmenin iradesinin heba olmaması açısından, Hayır oylarını temsil ettiğini iddia eden siyasilerin, bu değişikliklere ilişkin müzakerelere mutlaka katılmaları ve sistemin etkinliğini ve katılımcılığını artıracak değişiklerin yapılmasına ön ayak olmaları gerekmektedir.  Aksi bir tutum, hem hayır oyu veren seçmeninin beklentilerinin karşılanmamasına hem de bu negatif siyasi tutum sahiplerinin  siyaset arşivine kaldırılmalarına yol açacaktır. 

Yeni dönem siyasette, iktidara gelmek için meclis çoğunluğuna sahip olmanıza gerek olmadığı akıllardan çıkarılmamalıdır.  Bu nedenle, gelecek siyasette iktidara gelmek için siyasi parti örgütlenmeleri (seçim ve sandık güvenliğindeki fonksiyonları hariç) eskisi kadar önem arz etmeyecektir. 

Yenilenen sistem ile siyasette ki insan profilinin de yenilenmek zorunda kalacağı açıktır.  Parti listesinde yer bularak seçilen ve seçmenleri ile doğrudan bağı olmayan bir çok siyasetçi, sahada aktif olarak yer almazlarsa siyaset dışı kalacağını akıllarından çıkarmamalıdır. 

Hayır Oyları Ne İfade Ediyor.

Referandum sonucunda seçmenin %48,6 anayasa değişikliğine hayır demiştir.  Bu tercihin siyasete etkisinin ne şekilde olacağı üzerinde çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır.  Öncelikle, yüksek oranda bir seçmen sayısının, Anayasa değişiklik metnine hayır demiş olması nedeniyle Anaysa değişikliğinin uzun soluklu olmayacağı yönündeki değerlendirmelere katılmadığımızı ifade edelim (bkz).  Çünkü 61 Anayasası 61.7 evet oyu ile kabul edilmiş olmasına rağmen 72 senesinde kapsamlı değişikliklere muhatap olmuş akabinde 1980 askeri darbesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.  1982 Anayasası halk oylamasına  katılanların %92'sinin evet oyu ile kabul edilmiş olmasına rağmen  hiçbir zaman toplumsal mutabakat metni olamamıştır.  Bu nedenle, 48,6 lık bir kesimin hayır demesinin bu değişikliğin uzun soluklu olup olmayacağı ile ilgili olarak kesin bir veri teşkil etmeyeceğini, değişiklik sonucu ortaya konulan sistemin tatbikatının daha belirleyeceği olacağını düşünmekteyiz.

Yakın siyasi geleceğe ilişkin olarak bu oyların ne ifade ettiğini analiz etme noktasında hayır oyu veren seçmenlerin toplumun hangi kesimlerinin bir araya gelmesiyle meydana geldiğini incelemek doğru olur.  Bu konuda, İpsos tarafından açıklanan seçim sonrası anketinde yer alan veriler incelendiğinde, Ak Parti-MHP ittifakının MHP kanadının önemli bir fire verdiği ancak, Ak Parti seçmenin de %10'luk bir kısmının  partisinin yöneliminden farklı bir tercih ortaya koyduğu görülmektedir.  Bu anket sonucunda ilginç olan nokta Ak Parti'nin yasadığı %10'luk kaybını HDP seçmeninden kapatmış olmasıdır.  MHP ile yoğun bir ittifak sonrasında HDP seçmeninde hatırı sayılır bir oy kaymasının sebepleri gelecek siyaset açısından üzerinde durulması gereken bir konudur.

Referandum sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yapılırken seçmenin genel seçimlerde çok farklı saikler ile oy kullandığı da göz ardı edilmemelidir.  Bu nedenle referandum sonuçları üzerinde yapılacak değerlendirmeler genel siyasi tercihlere ilişkin birebir sonuçlar vermeyecektir.

MHP Yönetimi ve Seçmeni Arasındaki Uyumsuzluk


Hayır oyları incelendiğinde, MHP yönetimi ile seçmeni arasında bir uyumsuzluk meydana geldiği açıktır.  Bu noktadan bakıldığında, MHP'nin gelecek bir genel seçimde de oy kaybedeceği nettir.  Ancak, bu oy kaybı sonucu MHP'nin baraj altı kalarak, gelecekteki Meclis aritmetiğinin dışında kalacağına ilişkin değerlendirmelerin tamamı mevcut sistem üzerinde yapıldığından eksik değerlendirmelerdir.  MHP yönetimi, içinde bulunduğu durumu analiz ederek, seçim sisteminin şekillendirilmesinde etkili olarak muhtemel oy kaybının etkilerini en aza düşürecektir.

Gelecekte siyasetin, MHP'nin içinden çıkacak yeni bir hareket tarafından şekillendirileceğine ilişkin değerlendirmelerde eski siyasi yapıya bağlı kalınarak yapılmakta ve yeni parametreleri dikkate almamaktadır.  Dar seçmen kitlesi göz önüne alındığında, MHP'nin içinden çıkacak bir siyasi hareketin tüm Türkiye'de karşılık bulacak bir siyasi harekete dönüşmesini beklemek bizce olası değildir.

Büyük İllerde Hayırın Önde Çıkması

Referandum sonucunda, Evet cephesinin İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana ve Mersin gibi illerde geride kalmış olmasından dolayı Ak Parti'nin gelecek stratejisi açısından bazı değişiklikler yapması kaçınılmazdır.

Ak Parti'nin kendi seçmen tabanında yaşanan kaymanın neden ve sonuçları üzerinde derinlemesine bir inceleme yapmaması durumunda, bu gerileme ve seçmen kaybı artarak devam edebilir.  Bu kaymaya neden olan bir çok faktör mevcuttur.  Bize göre hayır oyu veren Ak Parti seçmenin temel dinamikleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Anayasa değişikliğinin yeterli derecede müzakere edilmeden ve metinde yer alan eksikliklere rağmen oylamaya gidilmesi,
  • Parlementer sisteme ilişkin dillendirilen kaygıları samimi görülmemesi,
  • Kullanılan ayrımcı dil ve yükselen tansiyon nedeniyle duyulan kaygı,
  • Ak Partinin ekonomik olarak yapılması gereken reformları aksatması 

Gelecek dönemde Tayyip Erdoğan'ın kişisel karizması ile rekabet edecek siyasi figürlerin ortaya çıkması ihtimalinin düşük olması göz önüne alındığında, Ak Parti hareketinin iktidarını yeni döneme de taşıyacağı öngörülmektedir.  Ancak, Erdoğan'ın 2019 yılında yapılacak seçimi kazanması Ak Partiye meclis üstünlüğünü sağlamaya yeterli olur mu? Anket sonuçlarına göre Ak Partinin hali hazırda %45-47 bandında bir seçmene sahip olduğu görülmektedir.  Bu durumda, meclis çoğunluğunun da Ak Partide kalacağı düşünülebilir.  Ne var ki, Ak Parti kendi içinde evet kampanyasında çekinceli duran isimler ve teşkilatları ile şiddetli bir hesaplaşmanın içine girer ve kutuplaştırıcı söylemler kullanılmaya devam ederse,  Ak Partiden kopuşlar meydana gelebilir.  Ak Partiden yasanacak bir kopma, hayır blokunda yer alan merkez sağ kökenli seçmenleri konsolide edebilir ve Ak Partide daha önce meydana gelen ayrılmalardan farklı bir düzleme bu hareketi taşıyabilir.  

Yeni Siyaset Dönemi

Değişen hükümet sisteminin yürürlüğe gireceği 2019 tarihinden sonra yeni bir siyaset anlayışının geçerli olacağı açıktır.  Bu yeni siyasi dönem, ittifakları kaçınılmaz olarak gündeme getirecektir.  Hayır oyu veren % 48,6'lik seçmenin homojen ve tekil bir blok olarak hareket etmesini temin etmenin güçlüğü açıktır.  Çünkü, söz konusu seçmen kitlesi çok farklı siyasi grupların bir araya gelmesi ile oluşmuştur.  Tüm bu grupları konsolide ederek tek bir aday ve onun ekibi etrafında örgütlemek kolay değildir.  Bu nedenle, hayır oylarına talip olanların ittifaklar tesis edecek beceriyi ortaya koyması gerekecektir.

Erdoğan'ın bir siyasi fenomen haline geldiği bir ortamda Ona karşı rakip çıkacak isimin, geniş halk kitlelerini mobilize edecek niteliklere ve popülerliğe sahip olması gerekmektedir.  Bu nedenle, yeni siyasette ayrışmacı dil ve söylemlerin başarı sansı yoktur.  Gelecek, yeni ve uzlaşmacı bir dil ile inşa edilecektir.  Yakın dönemde siyasette yeni bir hareketin başarı sansını belirleyecek olan gene Ak Parti'nin kendi yaklaşım ve hamleleri olacaktır.

Av. Murat Keçeciler





Yorumlar