Zarrab Davası-1



Zarrab Davası ve Zehirli Ağacın Meyvesi

Anglo Sakson hukukunda geçerli olan ve latincesi ''Venenata arbor fructus venenosa'' olarak ifade edilen ''zehirli ağacın meyvesi zehirlidir'' deyişi modern ceza hukuklarında yargılamanın ve kişi güvenliğinin en önemli alameti haline gelmiştir.  Sorgu makamı ve kolluğun suç ve suçlu ile mücadele ederken hukuk devleti ilkesine ve prensiplerine riayet etmesini temin etme amacıyla bir çok mekanizma geliştirilmiştir.  Zehirli ağacın meyvesi teorisi de bu prensiplerin başında gelir.

Kısaca ''zehirli ağacın meyvesi zehirli olur'' teorisini; usule aykırı şekilde elde edilen delillerin geçersizliğine ilişkin prensibin,   bu delillerin türevleri ve tali delilleri de geçersiz kılması olarak özetlemek mümkündür.

Zarrab veya Türk vatandaşlığına geçtikten sonra Sarraf olarak anılan kişinin Mart 2016 ABD tutuklanmasından sonra New York eyalet savcılığı tarafından yürütülen bir ceza davasının mevcudiyeti Türk ve Dünya kamuoyunun gündemine oturdu.  Zarrab bu davanın bir numaralı sanığı konumundayken, Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın Zarrab’dan bir yıl sonra Mart 2017 ABD tutuklanması ile  Zarrab’ın sanık olduğu davanın sanığı olduğu ve hakkında soruşturma yürütüldüğü bilgisi ortaya çıktı.  Hakan Atilla’nın sanık olduğu ek iddianame ile Halkbankası eski genel müdürü Süleyman Aslan ile ekonomiden sorumlu eski bakan Zafer Çağlayan'ın da aynı dava da sanık olduğu ortaya çıktı.

İddianameler incelendiğinde savcılığın temel iddialarının şunlar olduğu görülmektedir; 1- The International Emergency Economic Power Act ''IEEPA'' (Uluslararası Acil Ekonomik Yaptırımlar Kanunu) uyarınca ABD tarafından ulusal güvenlik tehditti olarak görülen ve 1979 yılında İran'a uygulanan ambargonun ihlali için örgüt kurmak 2- Banka dolandırıcılığı ve banka dolandırıcılığı için örgüt kurmak 3- Kara para aklamak ve kara para aklamak için örgüt kurmak.  Bu temel suçlamalarının yanında, Zarrab tarafından oluşturulan mekanizma ile IEEPA ihlal edilirken İran Devrim Muhafızlarına finansman sağlanmak suretiyle  Irnaian Financial Sanctions Regulations ''IFSR''   (İran mali yaptırımları) ve Weapons of Mass Destruction Proliferatros Sanctions ''WMD Sanctions'' (Kitle imha silahlarının önlenmesi yaptırımı) ihlal edildiği yönünde de önemli iddialar iddianamede yer almaktadır.  Bu iddialara ek olarak ''Zarrab Düzeneği'' olarak isimlendirilen sistemin işlemesinde kamu görevlerine verilen rüşvet iddiaları da iddianame içinde yer almaktadır.  Bu iddialar Türk kamuoyunun sanılanın aksine ABD hukukuna göre yargılanabilir ve cezalandırılabilir iddialardır.  Çünkü ABD yasaları uyarınca nerede olursa olsun ABD yasal yaptırım ve kanunlarının ihlali için herhangi bir kamu görevlisine (ABD sınırlarında olsun veya olmasın ve ABD kamu görevlisi olsun veya olmasın) rüşvet vermek suçtur.  Bu kapsamda Türkiye'de kamu otoritelerine rüşvet vermek iddiası ile Dünya çapında önemli firmalar ABD savcılık makamları ile anlaşarak cezalar ödemişlerdir.

Zarrab’ın davada savcılık makamı ile anlaşması (plea bargaining) sonrasında sanık statüsünden, itirafçı-tanık statüsüne geçtikten sonra dava da duruşmalara başlandı.  Bu süreçte  davanın tek tutuklu sanığı Hakan Atilla kalmış oldu.  Amerikan hukuku uyarınca diğer sanıklar hakkında gıyabi yargılama söz konusu olmadığından bir yargılama yapılmayacaktır.  Zarrab tarafından savcılık arasında yapılan anlaşma ile Zarrab’ın Amerikan hapishanesinde rüşvet vermek suçlarını da işlediği ve anlaşma kapsamında bu suçlarında girdiği anlaşılmıştır.

Zarrab ile Savcılık arasında varılan anlaşma kapsamında Zarrab Savcılığın en önemli delilleri arasına girmiş durumdadır.  Bu aşama önemlidir, çünkü dava dosyasında yer alan ve duruşmalarda aşama aşama dinletilen ses kayıtları ve diğer delillerin çoğunun Amerikan hukuk sisteminde geçerli olan ''chain of custody'' delil zincirinin sorunlu olması olasılığını ortadan kaldırması açısından önemlidir.  Özellikle dava dosyasında yer alan ses kayıtlarının önemli bir kısmının 17/25 Aralık süreci olarak Türk kamuoyu önüne gelen soruşturma dosyalarında yer alan kayıtlar olduğu anlaşılmaktadır.  Hatta savcılık makamının tanıklarının arasında söz konusu dinlemeler yapan dönemin polis memurunun bulunduğu da basına yansımış durumdadır.  Bu kapsamda, söz konusu delillerin delil zinciri güvenliği ilkesi uyarınca sorunlu olması riski ile karşı karşıya kalan savcılık makamı Zarrab’ın ifadeleri ile bu riski önemli ölçüde bertaraf etmiş gözükmektedir.   

Türkiye bu davanın siyasi bir dava olduğu konusunda ısrarlı bir tavır almış durumdadır.  Esasında ABD açısından, ambargo kararları bir diplomatik ve siyasi argümandır.  Bu nedenle her ambargo ihlali iddiası da siyasi bir içerik taşımaktadır. Bu sebeple, Türkiye'nin söz konusu davaya siyasi olarak yaklaşması olayın doğası gereğidir.  Ancak, Zarrab tutuklandığı ilk günden bu yana Türkiye, Amerikan hukuk sistemi içinde atılması muhtemel adımları atmak yerine tamamen meseleyi Washington üstünden çözme yolunu tercih etmiş olması nedeniyle bedeli ağır sonuçlar ile karşı karşıya kalınması kaçınılmaz bir hal alabilir.

Söz konusu davanın en önemli sanığı konumunda olan kişinin yakalanış süreci dikkate alındığında, Amerikan Savcılık makamları ile Zarrab’ın Amerika’ya gitmeden önce bir anlaşmaya varmış olması muhtemeldir.  Savunma makamı konumunda olan Hakan Atilla ve ekibi açısından bu hususun önemli ölçüde sorgulanması gerekmektedir.  Özellikle Zarrab’ın delil olarak mahkemede dinletilen ses kayıtlarının alındığı dönemde Amerikan makamları ile bir işbirliği içerisinde olması durumunda, söz konusu kayıtlar ‘’ajan kullanılarak’’ elde edilen kayıt statüsüne indirgenecektir.  Bu durumda, söz konusu kayıtların geçerlilikleri ciddi bir denetime tabi olacaktır.  Buna ek olarak, anılan kayıtlarının elde ediliş biçimi de savunma makamı açısından önemli bir savunma olanağı sunmaktadır.  Eğer anılan kayıtlar Türk polis ve yargı birimleri tarafından elde edilen kayıtlar ise söz konusu kayıtların Amerikan Mahkemesi huzurunda delil niteliği kazanabilmesi açısından anılan kayıtların usulüne uygun şekilde elde edilmiş ve Amerikan Yargı organlarına usulüne uygun olarak teslim edilmiş olması gerekmektedir.  

17/25 Aralık sürecinde elde edilen kayıtların ise usulüne uygun mahkeme kararları ile elde edilen kayıtlar olmadığına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından verilmiş bir karar mevcuttur.   Duruşma savcısı Denton anılan dinlemeler ile ilgili olarak ''Erdoğan tarafından üretilmiş olarak tanımlanan söz konusu dinleme kayıtları ilk kez mahkemede gün yüzüne çıkacak'' ifadesi ile savcılık makamının elindeki dinlemelerin 17/25 Aralık dinleme kayıtları olduğunu teyit etmiş durumdadır. Buna ek olarak, 17/25 Aralık operasyonları Amerikan ve Türk yargı organları tarafından ortaklaşa yürütülen bir operasyon olmaması nedeniyle, anılan kayıtların Amerikan savcılık birimlerine ne şekilde ulaştığı da sorun teşkil edecektir.  Bu kapsamda söz konusu delillerin geçersizliği savunma açısından önemli bir imkan sunmaktadır.  Bu deliller sonucu ulaşılan başka deliller mevcutsa onlar da ''zehirli ağacın meyvesi zehirlidir'' ilkesi uyarınca geçersizlik ile karşı karşıya kalacağını öngörmek mümkündür.

Davanın açılış konuşmalarında savunma makamı konumunda bulunan Hakan Atilla'nın avukatının  delillerin güvenirliği bahsine girmemesi ve Zarrab ve Süleyman Aslanın esas suçlular olarak ilan etmesi Türkiye açısından düşündürücüdür. 


Zarrab davasının başlangıcından bu yana izlediği evreler dikkate alındığında, rutin ve sıradan bir işleyiş içinde olmadığı ortadır.  Söz konusu davaya ilişkin savcılık ve mahkeme hakiminin FETÖ ile bağlantılı olduğu yolundaki iddialar iç kamuoyu açısından tatmin edici olabilir.  Gerçekten de mahkeme hakiminin YKK ile olan bağlantısı bu açıdan manidardır.  Ne var ki, Türkiye bu dava ile ilgili siyasi argümanların yanı sıra hukuki argümanlar da geliştirmek zorundadır.  Söz konusu davanın savunma makamında olan Hakan Atilla'nın savunma ekibinin sadece Hakan Atilla'yı değil Türkiye'yi savunduklarının bilincinde olmaları elzemdir.  Aksi taktirde, davanın olası sonuçları Türk finans sistemi üzerinde telafisi uzun zaman alacak sorunlar yaratması muhtemeldir.

Yorumlar